Sakarya24 Sakarya Haberleri

İnsan sınırını bilerek hakikate ulaşabilir

‘Yunus Emre ve Hakikat Dili’ başlıklı söyleşiyle SUBÜ Konuşmaları’nın 48’inci konuşmacısı olan Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilal Kemikli, “İnsan sınırını bilerek, kulluğunun, zamanlı bir varlık olduğunun farkına vararak farklı bir bilgi ağına kavuşur. Bu bilgi ağı ise bizi hakikate götürür” dedi.

0 62

Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 48’inci konuşmacısı ‘Yunus Emre ve Hakikat Dili’ başlıklı söyleşiyle Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilal Kemikli oldu. Moderatörlüğünü Uygulamalı Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kenan Göçer’in üstlendiği söyleşide hakikatin manası, hakikat ehli insanların özellikleri, insanın içinde yaşadığı savaşlar ve Anadolu’nun toprağını mayalayan isimlerin önemi üzerinde duruldu. Söyleşinin tamamı üniversitenin YouTube kanalı SUBÜ Haber’den tekrar izlenebiliyor.

Hakikat ehli varlığın esas sahibine yönelir
Birlik ve beraberlik kavramının vahdet olarak isimlendirildiğini belirten Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilal Kemikli, “Vahdeti idrak eden kişiler fail-i mutlak, kadr-i mutlak ve her şeyi yaratanın Allah olduğunu bilirler ve ayrım ya da gayrıma gitmezler. Hiçbir şeyi de küçük görmezler. Vahdet nokta-i nazarından bakmak sıradan ve basit bir hadise değil, ontolojik olarak varlık hakkında ciddi bir perspektif inşasını gerektiren bir hadisedir. Varlığa yüklediğiniz anlam neyse siz de o anlam içinde o’sunuz. Kendinizde bir varlık hissetmek yerine varlığın esas sahibine yönelmekten bahsediyorum ki Yunus Emre bunu yapmıştır. Bu yönelişi gerçekleştiren yani vahdet nokta-i nazarından meselelere bakan kişilere de hakikat ehli insanlar diyoruz. Bu kişileri hikmeti bilen anlamında hukema ya da hâkim olarak da isimlendiriyoruz. Hikmet kelime anlamı itibariyle genel çerçevesinde hüküm kökünden türer ve insanın sınırını bilmesi anlamına gelir. İnsan sınırını bilerek, kulluğunun, zamanlı bir varlık olduğunun farkına vararak farklı bir bilgi ağına kavuşur. Bu bilgi ağı ise bizi hakikate götürür” diye konuştu.

Gönül şehrimizin yıkılmasına izin vermemeliyiz
Yunus Emre’ye göre iki şehir olduğunu vurgulayan Kemikli, “Birisi şu anda içinde yaşadığımız şehirdir. Bu şehrin valisi, hâkimi, savcısı, mektebi, hastanesi, kolluk güçleri vardır. Ama aynı zamanda bir de içimizde bir şehir var ki bu gönül şehridir. Yunus’un Risaletü’n Nushiyye eseri içimizdeki şehri, ona dönük taarruzları ve savaşları anlatır. Yunus’un yaşadığı dönemde şehirleri çevreleyen kale duvarları ve onları muhasara eden düşmanlar vardı. Şimdi ise atom bombası, savaş uçakları, belki sosyal medya, yumuşak güç unsurları olan sinema, şarkı, dizi ya da kültür olabilir. Eğer Yunus günümüzde yaşasaydı az önce adını andığımız eserde bunları da dikkate alırdı. İçimizdeki savaşta ruh ve nefis orduları savaşır. Ruh insanda bulunan ilahi lütuftur. Çünkü Allah insanı yarattığında ona ruhundan üflemiştir. Nefis ise taş ve topraktır. Bu dünyaya aittir. Ruh kuşu uçmak ve geldiği yere gitmek ister. Nefis ise beden ve ağırlıktır ve burada kalmak ister. Hazcılık ön plana çıkar. Yunus bu ikisi arasındaki savaşı bize anlatır. Aydınlanma ile birlikte süren modernleşme hikâyesini Risaletü’n Nushiyye’den yola çıkarak yeniden değerlendirebilirsiniz. İnsanı gayelerin gayesi olan yaratılış gayesinden uzaklaştıran her söz ve çaba gönül şehrine atılan bir top gibidir. Kalemizin burçlarını yıkmaya yönelir” ifadelerini kullandı.

Leave A Reply

Your email address will not be published.